Hoş Geldin, Ziyaretçi!

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için forumka kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

PALAMUT VE LÜFERİN BOYUTLARINA GÖRE İSİMLERİ

night fisher

Daimi Üye
Katılım
15 Tem 2012
Mesajlar
511
Tepkime puanı
202
Puanları
43
Yaş
59
Konum
bursa
Adı
fatih h
Yeni av sezonun açılmasıyla beraber,Bilgilerimizi tazeleyelim.
Palamut ve lüferin boylarına göre isimleri aşşağıda sıralamıştır,faydalı olması umuduyla...


PALAMUT (sarda sarda)

İSİM------------------------BOY(cm)------------------AĞIRLIK(gr)
vonoz-gaco --------------------0-10 ------------------- 0-40
çingene palamutu--------------10-25 -------------------40-500
palamut -----------------------30-35 ------------------550-800
kestane palamutu--------------40-45------------------850-1000
zindandelen--------------------50-55-----------------1100-2250
torik---------------------------55-60-----------------2300-4000
sivri---------------------------60-65------------------4100-5000
altıparmak---------------------65-70------------------5100-7000
peçuta------------------------75- ...------------------7100-.....



LÜFER (Pomatomus saltator)



İSİM------------------------BOY(cm)------------------AĞIRLIK(gr)

defne yaprağı----------------0-10--------------------0-50
çinekop---------------------11-15-------------------55-65
kaba çinekop----------------15-17-------------------65-75
sarı kanat-------------------17-20-------------------75-110
lüfer------------------------21-30------------------125-333
kofana----------------------30-...------------------500-....

Kaynak:Üstad SITKI ÜNERİN balık avcılığı ve yemekleri kitabı 6.baskısı
 

agartan

Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Nis 2010
Mesajlar
27,688
Tepkime puanı
15,574
Puanları
113
Yaş
58
Konum
İstanbul
Adı
Şeref
30 cmlik balık kofana olamaz. Ancak lüfer haline gelmiş olur.
Lüfere lüfer demem için boyunun en az 25 cm olması, kofana içinse 40 cm ve üstü olması gerekir.
 

night fisher

Daimi Üye
Katılım
15 Tem 2012
Mesajlar
511
Tepkime puanı
202
Puanları
43
Yaş
59
Konum
bursa
Adı
fatih h
30 cmlik balık kofana olamaz. Ancak lüfer haline gelmiş olur.
Lüfere lüfer demem için boyunun en az 25 cm olması, kofana içinse 40 cm ve üstü olması gerekir.
Sıtkı Üner,1958 -1968 yılları arası BALIK VE BALIKÇILIK DERGİSİ nde yazarlık yapmış,ülkemizde basılmış ,balık avıyla ilgili (osmanlıdan beri) 3.kitabın yazarı,uzun yıllar İSTANBUL BALIKÇILAR CEMİYETİ 2.başkanlığını yapmış bir büyüğümüz.Boğazda lüfer avlarken,foklara olta kaptırmamanın tekniğini anlattığı makaleleri mevcut.
Bu düzeydeki bir duayen üstadımızın,1968 de ilk baskısını yaptığı Balık avcılığı ve yemekleri kitabında lüfer konusunda verilen tablo da boy ve ağırlıklar bu şekilde.
Banada küçük gelmiş olsada,üstadın verdiği bilgiyi sorgulamak haddim olmaz diye düşündüm. Neticede Lüferin en bol zamanlarında avcılığını yapmış,bu konuda (lüfer avı ve takımları)bir çok makalesi ve kitabı olan bir büyüğümüz,30 cm üstü kofana dır diyorsa doğrudur,demekki eskiden buymuş deyip ,dostlarla paylaşma gereği duydum.
Sıtkı ünerinde yazılarıyla katkı yaptığı 1952-1976 yılları arasında yayın hayatı devam eden BALIK VE BALIKÇILIK DERGİSİ konuya ilgisi olan tüm dostların,inceleyip faydalanabileceği bir kaynak.Ziraat mühendisleri odası tüm sayılarını web sitesinde paylaşıyor bkz. » BALIK VE BALIKÇILIK DERGİSİ » TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
Çok değerli bilgiler mevcut,incelemenizi tavsiye ederim.
Saygılar,Zir.müh FATİH HOŞÖZ.
 

agartan

Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Nis 2010
Mesajlar
27,688
Tepkime puanı
15,574
Puanları
113
Yaş
58
Konum
İstanbul
Adı
Şeref
Paylaşımınıza bir lafım yok.
Benim verdiğim rakamlar benim bildiğim rakamlardır.
Balığın bol olduğu o dönemlerde bu kadar küçük rakamlar vermek akıl alır gibi değil bence.
Üstelik sorgulamak haddim değil demek kabul edilemez. Çünkü biz var olan her şeyi sorgulamadan kabul edersek asla yeni bilgiler edinemez ve hiçbir konuda ilerleme kaydedemeyiz.
Her doğru daha doğrusu bulunana kadar geçerlidir ve bilim hem eskileri denetleyip onaylar ya da reddederek yenisini ortaya koyar. Bu da sorgulayarak olur ancak.
 

agartan

Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Nis 2010
Mesajlar
27,688
Tepkime puanı
15,574
Puanları
113
Yaş
58
Konum
İstanbul
Adı
Şeref
Dolaşırken benim tezlerime daha yakın olan aşağıdaki makaleyi buldum.

ÇİNAKOP VE DEFNE YAPRAĞI ÜZERİNE

Prof. Dr Atilla ALPBAZ
E.Ü.Su Ürünleri Fak
Emekli öğretim üyesi

Son günlerde defne yaprağı ve çinokop avının yasaklanması üzerinde taleplerde ve çalışmalarda bulunulmaktadır. Bu düşüncelere katılmamak da mümkün değildir. Yıllardan beri tanesi 40-50 gr gelen küçücük lüfer balıklarını tezgahlarda görmek her zaman yüreğimi sızlatmıştır. Çünkü bir tür, göz göre göre doğada aşırı avcılık nedeniyle yok olmak üzeredir. Bu söz belki aşırı gelebilir. 1982 de 25.000 ton dolayında avlanmış iken bu rakam 2000 yılında 1500 tona düşmüş. Son yıllarda da değişen bir durum yoktur. Bu bizlere göre beklenen bir sonuçtur. Belki tür yok olacak sözlerimiz abartılı olabilir. Doğadan tür yok olmaz ama, ekonomik bir avcılık da beklenemeyecektir. Avcılık bu kadar düştüğüne göre balıkçılarımıza bu av kesin olarak yasaklansa balıkçılarımız da batacak değildir. Yasaklanmasının önemli derecede balıkçılığımızı etkileyeceğini sanmıyoruz. Çünkü avlanan miktar oldukça azdır 1000 ton çinokop avlanmasa balıkçıların satıştan kaybedecekleri miktar 3-5 milyon TL dir. Günümüz koşullarında bu büyük bir rakam da değildir. Devletimiz bunu kolayca karşılayabilir. Bu balıkları avlamak için balıkçılarımızın harcadıkları zaman, yakıt ve işçilik vs gibi giderler düşülürse bu avcılıkta balıkçılarımızın sağladığı kazanç birkaç milyon Tl yi, geçmemektedir. Yakınmalar olsa da tartışmalarla konu balıkçılarımıza anlatılabilir inancındayım

Birçok balık türü üzerinde avcılık miktarının azalması veya yok olması pek çok yerde izlenmiştir. Bu tür av olanaklarının azalmasını sadece avcılığa bağlamakta doğru olmayacaktır. Özellikle çevre kirliliği ve bozulan su kaynaklarının kullanım şekilleri birçok balığın avcılığını ortadan kaldırmıştır. Hele iç sularda bunun pek çok örneği vardır. Ülkemizde gerek bilinçsiz avcılık, gerekse kirlenme veya barajlar nedeni ile nehirlerde su rejimlerinin bozulması ile iç su balıkları avında geriye dönülemeyecek sonuçlar ortaya çıkmıştır. Anadolu nehir ve göllerinde bu etkenlerle artık yayın, turna, sudak, kerevit avcılıklarında oluşan, nerede ise sıfırlanan av ortamları bilinen konulardır. Bu günkü yazımız lüfer olduğuna göre çok geniş olan bu konuların derinliğine şimdilik inmeyelim

Lüfer balıklarının Karadeniz ve boğazların en kral ve balıkların sultanı denilecek kadar sevilen çok lezzetli bir balık olduğu yadsınamaz. 1958 yılında üniversite sınavlarına gittiğim İstanbul da bir gece yarısı Haliç köprüsünden tuttuğum üç iri lüferi köprüdeki bir lokantacıya verip bana bir tanesinden yaptığı ızgaranın lezzetini halen unutamam. Onlarca oltacı gece boyu sabaha kadar köprüden yüzlerce lüfer ve palamut yakalamışlardı. Bazıları o kadar usta idi ki adeta at çek yapıyorlardı. Ben Egeden gelen acemi bir meraklı genç, ama bu avda acemi bir kişi olarak 3 iri balık yakalamıştım. Avı da tam bir heyacandı. Bir çok kez de acemilikten olacak misina kestirmiştim ama 3 tanede tutmuştum.

Ne yazık ki bu lezzeti artık eskisi gibi herkesin tatma olanağı nerede ise kalmamış gibi. Ne avcının şansı kaldı nede ağız lezzeti ile yenebilecek balık. Neden bu acıklı duruma geldik ve gelecek ne olabilir bu yazımda bunları tartışmaya çalışacağım

Lüferin bilindiği gibi en büyüklerine kofana denir. Ağırlıkları 1 kilonun üzerinde olanlarını kabaca kofana sınıfına sokabiliriz. Lüferlerin ulaşabilecekleri en yüksek ağırlıklar olarak, 1 metre boy ve 6-8 kg olarak bildirenler var ise de en yüksek değer olarak SMITH (1950) isimli bir araştırıcı 115 cm boy ve 13,25 kg olarak bildirmiştir. Bu veri Amerika’nın doğu kıyılarında avlanan bir balık için bildirilmiştir. Ülkemizde avlanan balıklar hakkında bilimsel bir araştırmada verilen en yüksek ağırlık değeri ise TÜRGAN (1956) Tarafından 68 cm ve 3,71 kg olarak bildirilmiştir. Pek çoğumuzun bildiği gibi lüfer balıklarını boylarına göre defne yaprağı ( 20-40 ad/ 1 kg), çinokop (12-20 ad/1 kg), sarıkanat (8 ad/1 kg), lüfer (4 ad/1 kg ) ve kofana (1 kg dan büyük) olarak sınıflandırıyoruz.




Bu sınıflandırmayı daha geniş olarak, defne yaprağı, çinekop, kaba çinekop, Sarıkanat, lüfer, kaba lüfer, kofana olarak ele almakta mümkündür.

Bu sınıflandırmada iç içe geçen tanımlamalar olduğunu görüyoruz ve burada 20 cm den küçüklerine toptan çinakop diyerek konuyu ele almaya çalışacağız. Hatta av yasağı söz konusu olduğunda en küçük boy olarak sarıkanatı da ele alacak şekilde 24 cm alınmasının şart olduğuna inanıyoruz. Çünkü bu günkü sorunun ana temelinde yıllardır kontrolsuz ve acımasız olarak bu boydan küçük balıkların avlanması nedeniyle bu günlere geldiğimiz kanısındayız. Bu herkesin bildiği ve kabul ettiği bir konu olduğu inancındayız.

Lüfer pelajik bir balıktır. Esas yaşama alanı daha çok Karadeniz ve Marmara olmakla beraber mevsimsel göçlerle Egeye ve azda olsa Akdenize kadar indiği görülür. Eski yıllarda Egede örneğin İzmir körfezinde bile avcılığı kış aylarında ekonomik olarak yapılırdı. Günümüzde ise tek tük avcılıktan başka tezgahlarda pek görülmemekte.

Genel olarak yaz sonunda yola çıkan balıklar aralık ayı sonuna kadar Karadenizden Marmara ve bir kısmının Egeye göç etmesi devam eder ve bu zamanda bölgelere göre eskiden iyi avlar verirlerdi. Marmara ve boğazlarda kışlayan balıklar nisan ayında ters göçe başlarlar ve bu göç haziran ayı sonuna kadar devam eder. İşte bu göç sırasında nisan mayıs aylarında Karadenize geçişte yumurta bırakırlar. Bu göç sırasında ancak Karadenizden Egeye geçebilmiş veya Marmarada kalmış olanlardan ve avlanmaktan kurtulabilen lüferler Karadenize geçerken üreme olanağı bulmaktadır. Fakat aynı göç sırasında defne yaprağı ve çinokop grubu balıkların avcılığı acımasızca ve kontrolsuz olarak yapıldığı için her yıl Karadenize geri dönebilen balık sayısı azalmış bunun sonucunda da artık iri lüfer avı da yıldan yıla azalarak bu günlere ulaşılmıştır

Ege Üniversitesi su ürünleri fakultesi olarak 1990 lı yıllarda iki adet araştırma yapmışız. ALPBAZ ve KINACIGİL. (1988) ve ALPBAZ ve Ark(1990) .Bu iki çalışmada bu konuyu o zamanlar önemle dile getirmişiz. İlk çalışmamızda İzmir körfezinde avlanan balıklar konusunda 1- 2 ve 3 yaşında avlanan lüfer balıklarının ortalama ağırlıklarının 204 gr, 313 gr ve 405 gr olarak saptamışız. 1988 yılında yaptığımız bu çalışma gösteriyor ki bu yıllarda Egede bile avcılık vardı. Günümüzde ise artık bu av İzmir körfezinde sembolik miktarlarda olmaktadır.

İkinci çalışmamızda ise o yıllarda görmüşüz ki Ege denizi dahil aşırı şekilde yavru balık yakalanmaktadır. Bu yakalama da yanlıştır. Pazara getirilen defne yaprağı balıklarının çok az para etmesine rağmen pazarlanması yürekler acısıdır. Bunu görüyoruz avlamayın deme olanağımızda yoktur desek te dinleyen yoktur. Yaptığımız örnek ölçümlerine göre pazara sevkedilen defne yaprağı boyutundaki balıklarda ortalama canlı ağırlık 47 gr boy ise ortalama 16.77 cm dir. Diyoruz ki bu balıkları avlamayın, eğer bu önlenemiyor ise hiç olmazsa o yıllarda ülkemizde yeni olarak ele aldığımız balık yetiştiriciliği denemeleri yapalım ve kafesler de büyüterek pazarlayabilirmiyiz?, bunu deneyelim istiyoruz. Yapabilse idik başarılı olurmuyduk olamazmıydık bilemem. Fakat saptanan bu ağırlıklara göre bir kg gelen 20 balığın bir tanesini besi ile 500 gr’a ulaştırsak 1 kg yavru balık 10 kg olacaktır. Bu yazımızda aynen şunları yazmışız.

‘Su ürünleri av yasaklarında var olan 20 cm den küçük boylu bireylerin avlanması engellenememektedir. Saptanan sonuçlar söz konusu yasaklara kesin olarak uyulmadığını ifade etmektedir. Ülkemizde defne yaprağı, çinekop, lüfer ve kofana gibi boylara göre yapılan bir istatistik bulunmadığından avlanan yavru lüfer miktarı konusunda güvenilir bilgilerimizde bulunmamaktadır’

Çok ucuza pazarlanan bu küçük balıklar için diğer bir paragraftaki sonuç önerimizde şudur.

‘Kafeslerde büyütme konusunda bir başarı sağlanabilir ise, bir kg yavru balıktan 10-20 kg iri balık elde edilebileceği gibi iri balıkların fiyatı çinokoplara göre 2-3 kat olduğuna göre ekonomik katkıların çok yüksek oranlarda olabileceği ortaya çıkar.’’

Tabii bu tür çalışmaları yapmışız ama ne yazık ki uygulama olanağımız olmadı. Bizler Üniversite mensubuyuz. Öneri getiririz ve başarılı iş adamları bu fikirleri yakalayarak uygulamaya koyarlar ve böylece ülke için başarılı sonuçlara ulaşırız. Çünkü biliyoruz ki yavru yakalanarak ağ kafeste yetiştirilmesi ilk başlangıçta uygulansa bile, sonra tartışma konusu olmaya başlar. Böyle olunca da yetiştirici acaba bu yavruyu üretebilirmiyiz diye araştırmaya başlar ve sonuçta çok başarılı uygulamalar ortaya çıkar. Daha 85-90 lı yıllara kadar lidakileri yakalayarak veya dalyanlardan çıkan küçük lidakileri (küçük çipura) kafese alarak besi denendi. Görüldü ki başarılı bir konu ama, doğadan yavru balık yakalamak da devamlı olarak doğru değildi. Acaba yavru üretilir mi denildi ve bugün Kılıç, Pınar, Egemar, Akvatek, Akvatur, Idagıda ,İlknak ve Hatko gibi modern kuluçkahanelerde yılda 250 milyon dolayında çipura ve levrek yavrusu yetiştirilerek besiye alınıyor ve 80-90 bin ton dolayında porsiyonluk balık üretiliyor. Bu konudaki hayallerimizi gerçekleştiren balık yetiştiricilerine minnetlerimi sunuyorum. Artık doğadan yavru yakalama gibi bir konu da yok.

Orkinos yetiştiriciliği de halen doğadan yakalanan balıklarla yapılıyor ve günümüzün önemli tartışmalarından birisi de budur. Ama Japonyada artık ton balıklarından yavru üretimi bu balıklarda bile, uzun yıllar yapılan çalışmalar sonucunda bilimsel olarak gerçekleştirimiş ve uygulamaya konulmuş durumda. Lüfer konusunda da bu gelişmeleri bekledik ama bu hayalimiz olmadı. Bu yetiştirmenin Pek çok sorunları olduğu söylenebilir, fakat bilim konuyu ele alırsa ve müteşebbis tarafından desteklenir ve uygulamaya çalışılır ise ben bunun gerçekleşeceğine kesin olarak inanıyorum. Umarım ileriki yıllarda bu konuda ele alınır ve başarı sağlanır.

Sonuç olarak ne yapalım. Artık Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı bu konuyu ivedi bir önemle ele almalı ve stoklar dengeleninceye kadar kesin bir avcılık yasağı kararı almalıdır. Bu Yasak süreli de olabilir ama mutlaka denenmelidir ve elde edilecek sonuçlara göre ileride yeni kararlar alınmalıdır. Ayrı bir düşünce olarak ise avcılık süresi kısaltılabilir. Örneğin gırgır ağları ile avcılık izni tüm balıklarda 6,5 ay ise bu çinokoplar için 1- 2 aya indirilir. Bu bile konuyu önemli olarak etkileyecektir. Yalnız burada ülkemizde zamanında alınamayan kararların da ileride önemli zararlar verdiği de bilinmelidir. Örneğin ülkemizde Karadenizde yunus balıklarının avlanması doğru bir karar olarak yasaklandı. Fakat ülkemizde stok tesbiti, yıllar arası farklar ciddi olarak izlenerek stok arttığında, stokları belirli bir düzeye indirmek için av için ani kararlar alınması yapılamamaktadır. Bu nedenle yunus avı yasağının bazı yıllarda serbest bırakılması gerekirken halen devam etmektedir. Bu da diğer balıkları tüketmeleri bakımından önemli sorunlar yaratmaktadır. Öyleyse başlangıçta yasağın kaç yıl veya sınırlı avcılık yasağının kaç yıl devam edeceği baştan belirtilmelidir. Sonuçların takibi ile yasağın devam etmesi veya etmemesi konusunda acil kararlar ivedi ile alınabilmelidir.

Umarım bazılarınız internette Norveçteki yengeç avı proğramlarını seyretmiştir. Yengeç avcılığına çok kısa süre için izin verilmekte ve stok korunması en ciddi anlamda ele alınmakta ve uygulanmaktadır. Dizi de çok kısa olarak verilen avlanma süresinin bittiği gece 12 de avcının bir tek kafesinin bile suda olmaması gerektiğini balıkçı anlattı. Spikerin peki gece yarısı bunu kim kontrol edecek 1-2 saat geçse ne olur? Uyuluyor mu? Deyince. Balıkçının cevabı çok netti. Ben varım ya diyordu. Ayrıca oto kontrol da çok önemliydi. Birbirlerini de kontrol ediyorlardı. Bakışlarında ne yaptığının bilincin de olma eğitimi almış bir ahlaki anlayış ta vardı. Biliyordu ki bu yasaklara uymadıkları taktirde gelecek yıllarda av şansları azalabilirdi.

Çinokop avı üzerinde bir yasak konulduğu taktirde avcılar ile Tarım ve Köy işleri Bakanlığının eğitici toplantılar düzenlemesi, konunun neden ele alındığının üniversiteler ile iş birliği yapılarak net olarak açıklanması, devlet kontrolu ve ceza uygulaması yanında balık avcılığı birliklerince oto kontrolun sağlanması da sanırım başarının temeli olacaktır.

Yoksa ‘bu lüfer balığıdır evladım’ diye çocuklarınıza internetten indirilerek göstereceğiniz resimler ile anlatacağınız yıllar pek uzak değildir. Lezzetini de nasıl tarif edersiniz bilemem. Şakada olsa bu sözlerimde bir gerçek payı vardır.

Saygılarımla
Prof. Dr Atilla ALPBAZ
9 ocak 2010
 

BİROL

Daimi Üye
Katılım
30 Nis 2010
Mesajlar
4,163
Tepkime puanı
129
Puanları
63
Yaş
55
Konum
İSTANBUL
Adı
Birol
bence de boy ölçüleri düşük.
 

Aybata74

Daimi Üye
Katılım
30 Nis 2010
Mesajlar
743
Tepkime puanı
24
Puanları
18
Yaş
50
Konum
İstanbul
Adı
Gökhan Polat
Tablo bence yanlış, kafa karıştırmaması açısından silinmesini öneririm...
 

lost_zombie

Daimi Üye
Katılım
3 May 2010
Mesajlar
1,498
Tepkime puanı
160
Puanları
63
Yaş
56
Konum
İSTANBUL
Adı
Nejat BİLECEN
Kan Grubu
A Rh Negatif
Bu tablolardaki verilen ebatlar kesinlikle yanlış, 17-20 cm sarıkanat diyen bir tablo dikkate alınmamalıdır, dikkate alınması kafa karıştırmaktan başka bir şeye yaramaz, bu tabloyu geçerli saymak et avcısı teknelerin ekmeğine yağ sürmektir peşkeş çekmektir.
Ayrıca boğazda foklara olta kaptırmadan lüfer yakalama tekniği anlattı diye Sıtkı hocanın her dediği kanundur yada üzerine yorum yapılamaz değildir.
Kaldıki eskiden biz buna çinekop derdik siz sarıkanat diyorsunuz, gibi anlatımları düşününce bu verilerin o tarihlede uyuşmadığını görürsünüz.
Alpbaz bu konuda detaylı ve güncel bilgileri vermiş, bence tablo hatalı doğru tabloyu bununla değiştiriniz lütfen.
 

agartan

Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Nis 2010
Mesajlar
27,688
Tepkime puanı
15,574
Puanları
113
Yaş
58
Konum
İstanbul
Adı
Şeref
bence de boy ölçüleri düşük.
Tablo bence yanlış, kafa karıştırmaması açısından silinmesini öneririm...
Bu tablolardaki verilen ebatlar kesinlikle yanlış, 17-20 cm sarıkanat diyen bir tablo dikkate alınmamalıdır, dikkate alınması kafa karıştırmaktan başka bir şeye yaramaz, bu tabloyu geçerli saymak et avcısı teknelerin ekmeğine yağ sürmektir peşkeş çekmektir.
Ayrıca boğazda foklara olta kaptırmadan lüfer yakalama tekniği anlattı diye Sıtkı hocanın her dediği kanundur yada üzerine yorum yapılamaz değildir.
Kaldıki eskiden biz buna çinekop derdik siz sarıkanat diyorsunuz, gibi anlatımları düşününce bu verilerin o tarihlede uyuşmadığını görürsünüz.
Alpbaz bu konuda detaylı ve güncel bilgileri vermiş, bence tablo hatalı doğru tabloyu bununla değiştiriniz lütfen.
Aynı tabloyudaha önce Cahit Acun yayınlamış çok daha önce ama sanırım o zamanlar şimdiki kadar hassas değilmişiz.. :)