4. renk ve iğne seçimi. bu bir avantaj ama ben bunu çok büyük bir avantaja dönüştürmeyi beceremedim. nedenine gelince;
kullanılması gereken iğne boyutunu ilk 10 dakikada anlayabilirsin. basit: balık kıraça 13-12-11 numara, balık istavrit 10-9-8 numara, balık eşek istavriti kolyoz da bulunabilir 7-6-5 numara.
renk ve sim kombinasyonları ise apayrı bir konu. önce bir müddet 3'er iğnesi aynı renkten 5 ayrı renkli 15'li çapariyi salmak lazım. balığın hangisini tercih ettiğini anlamak için. ancak bu da kesin sonuç vermez, beyazlar üstte diyelim, balıkla buluşamadığı için cezbedememiş de olabilir. ayrıca avlanırken güneşin açısı da 1 saatte değişecek, giderek su kızıllaşacak, o zaman işler de belki değişecek. bizim akşamüstü balığı dediğimiz işin süresi hepsi hepsi 3 saat. 17'de çıkıp 20:30 da dönüyoruz. bunun yolu var, balığı bulması var. oltayı açması var, var da var. kemiksiz balık tutulan süre 2 saati biraz geçkindir. bu süre arama tarama yapmak için yeterli bir süre değil. sen orada rengarenk çapariler indirip balık neyi seviyor diye fal bakarken yandaki tekne standart yeşil simli ile - balık çok sevmedi ama atlıyor diyelim- 3'lü 5'li çeker, atı alan üsküdar'ı geçer sen oyalanırken.
satılan hazır çaparilere, özellikle de hazır kösteklere bakalım. istavrit çaparilerinde nicedir gerçek tüy kullanılmıyor. - ben 20'li yaşlardayken sadece tüy vardı, bu simler filan olsaydı kıyım olurdu herhalde o bollukta, gerçi yetiştiremiyorduk tüyle de, şimdi haksızlık da etmeyelim geçen yaz istavrit iyiydi. - simlerde en çok satan renklere bakın. ben gözlemleyince sırası ile yeşil - beyaz - sarı görüyorum. bu renkler iş yapmasa adamlar satamaz, daha çok benim gibi kırmızıların turuncuların morların peşine düşen adam olur, işlerinden olurlar, demek ki bu renkler genelde iş yapan renkler. yoksa moru da bağlamak yeşili bağlamak ile aynı iş, aynı emek.
ben bu bitmez derde karşı söyle bir palyatif çözüm buldum: bahsettiğim 15'li çaparilerimi 2 ayrı renkten yapıyorum. 7+8 şeklinde. bundan da iki değişik takım yapıyorum. toplam 4 renk oluyor elimde. bir çaparide bu renkten koyu olanını yukarıda (7) açık olanını aşağıda (8) kullanıyordum ki; forumda rapala renkleri ve derinlikte renkler ile ilgili bir konu okurken bunun külliyen anlamsız olduğunu görmüş oldum.
sonuç itibari ile seçeneklerim 2'ye düşüyor. iki çaparim var elimde . biri yarısı yeşil yarısı sarı, diğeri ise yarısı turuncu yarısı beyaz. genelde ilk attığım fena iş yapmazsa, onu toplayıp, dur şunu da deneyeyim karşılaştırayım diyecek kadar deneysel değilim, dediğim gibi öyle bir zaman yok, olsa denerim. çok deneme zaman kaybına yol açıyor. orta karar bir doğru bulup o günü kapatmak lazım.
bir de genel inanışların oluşuyor. ben sarı rengi optimum, tüm zamanların en kötü orta karar iş yapar rengi olarak görüyorum. bir renk hakkın var deseler sarı seçerim.
sizin sahilden atıp sizden fazla balık alan kişi ile ilgili hikayenize gelince; sahilden lüfer ailesine dair böyle anılarım var, ancak istavrit için hiç hatırlamıyorum. bu da normal, 1 senedir çapari hazırladığım için (ancak yazın her gün hazırladığım düşünülürse bayağı bir saat emek yapıyor) boğazda kendi çaparimi bir kaç kez atma fırsatı bulabilmişimdir ancak. çapari ile ilgili ben de hazır takımlar kullandım. hep de sizler gibi orta-karar rıskını çıkaran oldum. hele bu sene yemlik canlı istavritin adedini 1TL'ye satın aldığım günler oldu. 2 saat tek istavrit alamadığım, canavarın da kol gezdiği çıldırtıcı günlerdi. defne yaprağını alınca 8 parça yem yapıyordum. kimse kalkıp yazık değil mi o balığa demesin, normalde yazık, ben de parçalamamışsam suya bırakıyorum ancak suda sarıkanat var ve atacak et yok iken bir yaprağa acıyamıyorum.
dediğim gibi balıkçılık tümünü öğrenmeye ömrün yetmeyeceği bir bilgiler bütünü. herkes bu işin farklı bir yanını seviyor. mesleği olanları bir yana bırakırsak,
bazıları sırf zaman geçirmek istiyor, aynı zamanda tavla da oynayabilri, balık denk gelmiş sadece...
bazıları dinginlik ve doğa için bu işe bulaşmış, balık tutmuş tutmamış önemli değil, o doğanın içinde otursun sadece.
bazıları daha çok balık yakalamanın derdinde, bunu anlayamıyorum. ne kadar çok yakalayabilirsin ki ötede trol teknesi varken kamışla, hadi yakaladın diyelim ne yapacaksın ki kendine ve komşuna yeten ve artan balıkla.
bazıları en büyük balığı yakalamanın derdinde, ki onlardan değilim, belki öyle Allah vergisi bir denizde olsam büyük ihtimalle onlardan olurum, ama onları anlıyorum, trofeyi...
ben ise bildiğim bir kaç numarayı birbirine eklemeyi, yeni numaralar bulmayı, kandırmayı seviyorum. düzenekleri seviyorum, yeni düzenekler bulmayı. onları atölyede işlemeyi ve çalışırsa havalara uçmayı.
ben yemli lüfer oltasını çift mantarlı (çift köstekli) atıyorum. hırsızlı dediğimiz o oltayı ise 4 iğneli yapıyorum mesela.
ben tekneden bir kamışla zarganaya iki ipek nasıl çekilir, tonoza aldığın tekneden lükslü zokalı lüfer avcılığında yaldızlı mantarlı olta düzeneği nasıl olur, palamut çaparisi çok sağlam ve kısa (150cm) kamışla çekilir mi (çekilir), 12 mt suda mercan karagöz ispari için 50 iğneli parakete nasıl hazırlanmalı, atarken ve toplarken çarşafa dolanmamak için neler yapmalı gibi işlere kafa yoruyorum.
ben balıkçılığın bu yönünü seviyorum.
rastgele...