Malumunuz bugün Kabotaj ve Denizcilik Bayramı. Deniz taşımacılığı ve balıkçılık üzerindeki yabancı kapitulasyonlarının 1926 yılında kaldırılması ve yurtiçi deniz taşımacılığı hakkının yanlızca Türk gemilerine ve denizcilerine verilmesinin yıldönümü. Yıllar içinde gelişen ve değişen durum bu olmasa da kabotaj'ın Türk Denizciliği ve Balıkçılığının gelişmesindeki yeri yadsınamaz.
Bayramı ve güzel havayı fırsat bilip 1600 sularında fora edip başladım dip sırtısına. Karaağaç Köylülerinden bir balıkçı arkadaşımızın verdiği kerterizi arayacaktım. Takribi derinlik 35-40 metre aralarındaydı. Ancak avlakta 6-7 metre yüksekliklerde iki büyük taş bulunduğunu söylemişti. Çok detaylı bir şekilde kerteriz vermiş olmasına rağmen ilk 1 saat bahsettiği taşları bulamadım. Vazgeçip kendi bildiğim meraya yola koyulmuştum ki; balık bulucuda o muhteşem dip oluşumunu gördüm. Hemen kendi gözlerimle kerterizimi aldım. İlk taşı bulmuştum. Çektiğim takımın uzunluğu 180 mt kurşunlu ve 40 metre örgü misina olmak üzere tam 220 metreydi. Bu takım ile rolentide ulaşabildiğim derinlik 27 metreyi geçmiyordu. Oysa bu taşın tepe noktası bile 32 metreden daha az değildi. Tekne bir yandan ilerlerken bir yandan da rüzgarın etkisi ile yanlıyordu. 32 metredeki taşa ulaşmam için zaman zaman durup zaman zaman ilerlemem gerekiyordu. Tabi bu esnada 220 metre arkadan gelen takım tıpkı teknenin geçtiği gibi taşın hemen üstünden veya yanından geçmeliydi. Bu bile tek başına yeterli olmayacaktı. Sahte balık dip oluşumunun yanından geçerken hareket halinde olmalıydım.
Bir gözüm saatimin saniyesinde bir gözüm teknenin yanlamasına karşılık vermek üzere bir tüfek gibi nişan aldığım kerterizde ve içimde büyük bir beklenti ile ilerlerken o muhteşem vuruşu aldım. Aslında vuruş demek az gelir. Az kalsın elimden alacaktı takımı. Hemen gevşettim kalomayı ve kırdım dümeni üzerine. Tekne ile takımın üzerine doğru giderken bulduğum boşlukları fırsat bilip alabildiğim kadar boş aldım. Artık balığın üzerinde bir noktaya geldiğimde takım yeniden deste oldu(gerildi). Şanzımanı boşa aldım. Sonra mücadeleye devam. Ancak kurşunlu misanın sonuna eklediğim 15 metre uzunluğundaki 0.40 misina içimi kemirdiğinden balığa hakettiği karşılığı veremiyordum. Balığa 30 metre kala "Yok! Bu böyle olmayacak. Bu balığı alamayacağım" diye düşünmeye başladım. Bir türlü yorulmuyordu. Neredeyse 15dakika oldu ama durum halen berabere. Sonra birden Marmaris'ten Şevket Abi'nin tavsiyesi geldi aklıma. "İri bir balık geldiğinde tekneyi STOP et. Balık tekneye yaklaştıkça sesten ürküp fişekler". Hemen motoru durdurdum. 2-3 dakika içinde canavarla anlaştık. O korkmayı bıraktı ben de endişelenmeyi. Son 30 metreyi 10 dakika içinde "Al gülüm ver gülüm" tamamladık. Muhteşem renklerini görünce heyecanıma hayranlık ta eklendi. Balığımı güverteye alınca hemen takım çantamı açıp fotoğraf makinasını aldım. Fakat pili bitmiş olduğundan o muhteşem renkleri taze ve canlı olarak çekmek nasip olmadı. Eve dönünce pembe renklere hayran olan kızım Yağmur ile balığı kucaklayıp resimlerini çektik.
İkinci TAŞ. Birincisi tamam ama ya ikincisi. 200 metre içinde bir yerlerde olmalıydı. Ancak yeterince keyifli bir av yapmış olduğumdan ve güneşli hava balığın renklerini soldurup sizlere güzel resimler sunmamı engelleyeceğinden TAM YOL koyuldum dönüş yoluna. Pancar motor alışık olmadığı yüksek devirlerde bağırıp kara kara dumanlar atarken kendi söylediğim şarkıyı bile duyamıyordum. Herkese RASTGELSİN.
Aşağıdaki av güncesi 2 Temmuz 2009 tarihinde yukarıdaki hikayenin devamı olarak eklenmiştir.
Kerteriz bereketi bugün de yanlız bırakmadı beni. "Bir önceki günden aklıma takılan şu ikinci taşı bulmam gerekir" düşüncesiyle koyuldum yola. Oldukça sert günbatısı rüzgarı işimi zorlaştırmanın ötesinde neredeyse imkansız hale getiriyordu. Küçücük Aksaz Körfezinde sahilden 3 mil mesafede dalgalar boylarından utanmadan tekneme kafa tutarken kerterizi bulmak sevdasına ne denizleri bordadan almadığım ne de ıslanmadık yerim kalmadı. Nihayet taşı bulduğumda derinlik 35 metreyi gösteriyordu. Aynı yöntem ve aynı dilek ile takımlarımı ayarladım. İlk geçiş karavana ikincisi isabet. Herkese RASTGELSİN.
Bayramı ve güzel havayı fırsat bilip 1600 sularında fora edip başladım dip sırtısına. Karaağaç Köylülerinden bir balıkçı arkadaşımızın verdiği kerterizi arayacaktım. Takribi derinlik 35-40 metre aralarındaydı. Ancak avlakta 6-7 metre yüksekliklerde iki büyük taş bulunduğunu söylemişti. Çok detaylı bir şekilde kerteriz vermiş olmasına rağmen ilk 1 saat bahsettiği taşları bulamadım. Vazgeçip kendi bildiğim meraya yola koyulmuştum ki; balık bulucuda o muhteşem dip oluşumunu gördüm. Hemen kendi gözlerimle kerterizimi aldım. İlk taşı bulmuştum. Çektiğim takımın uzunluğu 180 mt kurşunlu ve 40 metre örgü misina olmak üzere tam 220 metreydi. Bu takım ile rolentide ulaşabildiğim derinlik 27 metreyi geçmiyordu. Oysa bu taşın tepe noktası bile 32 metreden daha az değildi. Tekne bir yandan ilerlerken bir yandan da rüzgarın etkisi ile yanlıyordu. 32 metredeki taşa ulaşmam için zaman zaman durup zaman zaman ilerlemem gerekiyordu. Tabi bu esnada 220 metre arkadan gelen takım tıpkı teknenin geçtiği gibi taşın hemen üstünden veya yanından geçmeliydi. Bu bile tek başına yeterli olmayacaktı. Sahte balık dip oluşumunun yanından geçerken hareket halinde olmalıydım.
Bir gözüm saatimin saniyesinde bir gözüm teknenin yanlamasına karşılık vermek üzere bir tüfek gibi nişan aldığım kerterizde ve içimde büyük bir beklenti ile ilerlerken o muhteşem vuruşu aldım. Aslında vuruş demek az gelir. Az kalsın elimden alacaktı takımı. Hemen gevşettim kalomayı ve kırdım dümeni üzerine. Tekne ile takımın üzerine doğru giderken bulduğum boşlukları fırsat bilip alabildiğim kadar boş aldım. Artık balığın üzerinde bir noktaya geldiğimde takım yeniden deste oldu(gerildi). Şanzımanı boşa aldım. Sonra mücadeleye devam. Ancak kurşunlu misanın sonuna eklediğim 15 metre uzunluğundaki 0.40 misina içimi kemirdiğinden balığa hakettiği karşılığı veremiyordum. Balığa 30 metre kala "Yok! Bu böyle olmayacak. Bu balığı alamayacağım" diye düşünmeye başladım. Bir türlü yorulmuyordu. Neredeyse 15dakika oldu ama durum halen berabere. Sonra birden Marmaris'ten Şevket Abi'nin tavsiyesi geldi aklıma. "İri bir balık geldiğinde tekneyi STOP et. Balık tekneye yaklaştıkça sesten ürküp fişekler". Hemen motoru durdurdum. 2-3 dakika içinde canavarla anlaştık. O korkmayı bıraktı ben de endişelenmeyi. Son 30 metreyi 10 dakika içinde "Al gülüm ver gülüm" tamamladık. Muhteşem renklerini görünce heyecanıma hayranlık ta eklendi. Balığımı güverteye alınca hemen takım çantamı açıp fotoğraf makinasını aldım. Fakat pili bitmiş olduğundan o muhteşem renkleri taze ve canlı olarak çekmek nasip olmadı. Eve dönünce pembe renklere hayran olan kızım Yağmur ile balığı kucaklayıp resimlerini çektik.
İkinci TAŞ. Birincisi tamam ama ya ikincisi. 200 metre içinde bir yerlerde olmalıydı. Ancak yeterince keyifli bir av yapmış olduğumdan ve güneşli hava balığın renklerini soldurup sizlere güzel resimler sunmamı engelleyeceğinden TAM YOL koyuldum dönüş yoluna. Pancar motor alışık olmadığı yüksek devirlerde bağırıp kara kara dumanlar atarken kendi söylediğim şarkıyı bile duyamıyordum. Herkese RASTGELSİN.
Aşağıdaki av güncesi 2 Temmuz 2009 tarihinde yukarıdaki hikayenin devamı olarak eklenmiştir.
Kerteriz bereketi bugün de yanlız bırakmadı beni. "Bir önceki günden aklıma takılan şu ikinci taşı bulmam gerekir" düşüncesiyle koyuldum yola. Oldukça sert günbatısı rüzgarı işimi zorlaştırmanın ötesinde neredeyse imkansız hale getiriyordu. Küçücük Aksaz Körfezinde sahilden 3 mil mesafede dalgalar boylarından utanmadan tekneme kafa tutarken kerterizi bulmak sevdasına ne denizleri bordadan almadığım ne de ıslanmadık yerim kalmadı. Nihayet taşı bulduğumda derinlik 35 metreyi gösteriyordu. Aynı yöntem ve aynı dilek ile takımlarımı ayarladım. İlk geçiş karavana ikincisi isabet. Herkese RASTGELSİN.