İş durumları nedeniyle uzunca bir süre ava çıkamadım. Geçtiğimiz cumartesi 2 ayın ardından Marmaris'e ancak gelebildim. Bu iki ayı Karadeniz'in ve Beykoz'un soğuklarında geçirdiğimden olacak Marmaris bu sene daha bir güzel göründü gözüme. Haftaiçi yaptığım denemeler çok verimsiz geçti. Bildiğim bütün meraları yoklamama rağmen ne balık bulucuda ne de oltada balık görmek kısmet olmadı. Berkay Abi'mle çaresizlik içinde ne yapacağımızı düşünürken geçtiğimiz yılın aynı dönemini hatırladık.
Baharın geldiği ve havların kısmen ısınmaya başladığı bu günler ne yazıkki deniz suyu sıcaklarının en düşük olduğu dönemler. Üstelik çiftleşme mevsimi öncesi pek çok balık türü toplanıp sürüler oluşturarak nispeten daha sıcak olan derin sulara yöneliyorlar. Bu nedenle sürü olarak dolaşan Akya'lar için biraz daha beklekmek gerekecek. Avlandığım meradaki derinlikler en fazla 50m olduğundan daha derin sulara gitmemiz gerektiğini anladık. Daha derin sular, daha uzaktaydı. Planımızı yapıp sabah 0630 sularında yola koyulduk. 2 saatlik yolculuğun ardından Yılancık Adası eteklerindeki taşlık meralara ulaştık. Derinlikler 60-80mt aralarındaydı. Çok iyi bilmediğimiz bu merada hatırladığımız kerterizleri tutturmak çok zor oldu. Sabahın ilk saatlerinden itibaren peşimizi bırakmayan Poyraz rüzgarı 0900 sularında yükselen güneşe yenik düştü ve ortam iyice sakinleşti. Koskoca denizde bizden başka tekne olmadığını görünce "Acaba biz hava tahminlerine yanlış mı baktık" diye düşündüm. Ancak korkularım yersiz çıktı ve tahminlerde olduğu şekilde hava önce kaldı sonra poyraz rüzgarı yerini tatlı bir lodos'a bıraktı.
150 gr'lık zokalarla denemelere başladık. Ancak çok değil 3-4 atıştan sonra derinliğin de etkisiyle külçe gibi ağırlaşan takım ikimizi de kısa sürede pestile çevirdi. Hemen zokaları değiştirip 60 ve 100 gr'lıkları taktık. Bu sefer de dibe ulaşana kadar teknenin sürüklenmesi nedeniyle dikey açımızı kaybediyorduk. Birimiz dümende motor gücüyle tekneyi tutarken diğerimiz avlanmaya geçtik. Sıra bana geldiğinde hasretle beklediğim vuruşu alıp tasmaladım. Kafa vuruşları ve orta şiddette mücadelemiz takriben 10 dakika içinde benim zaferimle sonuçlandı.
Daha sonra Berkay Abiyle yaptığımız 1 saatlik denemeler sonuç vermeyince sırayla diğer zoklaları da denedik. Artık cikleyemez hale gelince dönüşe geçtik. Dönüşte yolumuzun üzerinde olan bir taş vardı. Ben onu da deneyelim diye ısrar edince rotamızı biraz değiştirdik. Bu sırada arkadan iğneli parlak gümüş renkli 60 gr'lık gizli zokayı Berkay Abi'ye göstermeden taktım. Bu zokaların biraz takılma riski ve birazda arkadaki 3'lü iğnenin zayıf olması riski var. Ancak işler ters gitmeye başlayınca yapılabilecek tek şey tüm renk ve tipte zoklara şans vermek. Taşa vardığımızda zokayı göstermeden suya gönderdim. İlk atış ve isabet. Zayıf kafa vuruşları ve külçe gibi ağırlığıyla güzel bir lagos alıp günü tamamladık.
Tüm balık sevdalılarına rastgelmesini diliyorum.
Baharın geldiği ve havların kısmen ısınmaya başladığı bu günler ne yazıkki deniz suyu sıcaklarının en düşük olduğu dönemler. Üstelik çiftleşme mevsimi öncesi pek çok balık türü toplanıp sürüler oluşturarak nispeten daha sıcak olan derin sulara yöneliyorlar. Bu nedenle sürü olarak dolaşan Akya'lar için biraz daha beklekmek gerekecek. Avlandığım meradaki derinlikler en fazla 50m olduğundan daha derin sulara gitmemiz gerektiğini anladık. Daha derin sular, daha uzaktaydı. Planımızı yapıp sabah 0630 sularında yola koyulduk. 2 saatlik yolculuğun ardından Yılancık Adası eteklerindeki taşlık meralara ulaştık. Derinlikler 60-80mt aralarındaydı. Çok iyi bilmediğimiz bu merada hatırladığımız kerterizleri tutturmak çok zor oldu. Sabahın ilk saatlerinden itibaren peşimizi bırakmayan Poyraz rüzgarı 0900 sularında yükselen güneşe yenik düştü ve ortam iyice sakinleşti. Koskoca denizde bizden başka tekne olmadığını görünce "Acaba biz hava tahminlerine yanlış mı baktık" diye düşündüm. Ancak korkularım yersiz çıktı ve tahminlerde olduğu şekilde hava önce kaldı sonra poyraz rüzgarı yerini tatlı bir lodos'a bıraktı.
150 gr'lık zokalarla denemelere başladık. Ancak çok değil 3-4 atıştan sonra derinliğin de etkisiyle külçe gibi ağırlaşan takım ikimizi de kısa sürede pestile çevirdi. Hemen zokaları değiştirip 60 ve 100 gr'lıkları taktık. Bu sefer de dibe ulaşana kadar teknenin sürüklenmesi nedeniyle dikey açımızı kaybediyorduk. Birimiz dümende motor gücüyle tekneyi tutarken diğerimiz avlanmaya geçtik. Sıra bana geldiğinde hasretle beklediğim vuruşu alıp tasmaladım. Kafa vuruşları ve orta şiddette mücadelemiz takriben 10 dakika içinde benim zaferimle sonuçlandı.
Daha sonra Berkay Abiyle yaptığımız 1 saatlik denemeler sonuç vermeyince sırayla diğer zoklaları da denedik. Artık cikleyemez hale gelince dönüşe geçtik. Dönüşte yolumuzun üzerinde olan bir taş vardı. Ben onu da deneyelim diye ısrar edince rotamızı biraz değiştirdik. Bu sırada arkadan iğneli parlak gümüş renkli 60 gr'lık gizli zokayı Berkay Abi'ye göstermeden taktım. Bu zokaların biraz takılma riski ve birazda arkadaki 3'lü iğnenin zayıf olması riski var. Ancak işler ters gitmeye başlayınca yapılabilecek tek şey tüm renk ve tipte zoklara şans vermek. Taşa vardığımızda zokayı göstermeden suya gönderdim. İlk atış ve isabet. Zayıf kafa vuruşları ve külçe gibi ağırlığıyla güzel bir lagos alıp günü tamamladık.
Tüm balık sevdalılarına rastgelmesini diliyorum.