Hoş Geldin, Ziyaretçi!

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için forumka kayıt olmalı yada giriş yapmalısınız. Forum üye olmak tamamen ücretsizdir.

İçimizden Geldiğince...

Asi ve mavi

Daimi Üye
Katılım
30 Nis 2010
Mesajlar
1,539
Tepkime puanı
33
Puanları
48
Konum
İstanbul
Adı
Didem
Yaratının etkisiyle...

Yazı sanatına âşık olmak ne menem bir şeydir? Lâf ola beri gele demiyorum a dostlar, bildiğiniz ciddi ciddi yazmaya, yazılana âşık olmaktır kastım.

Sosyal medyanın bize kazandırdığı ve bizimde içimizde varsa bunu tercih haline dönüştürdüğümüzde hemen hemen hepimiz bilgisayardan ve aslına bakarsanız artık taşınabilir olmasının verdiği kolaylıklarla Ipad’lerden, telefonlardan ve bilumum teknolojik cihazlardan internetin erişilebildiği her noktada içimizi döküyoruz... Bir solukta Facebook’ta 420, Twitter’da 140 karakteri aşmamız işten bile değilken, elbette yetmiyor. (Memleket meselelerine girecek değilim ama bu ülkede yaşayıp da, bir şeylerin içimizde birikmemesi mümkün mü?) Ve hâl böyle olunca eskinin günlükleri, bugünün teknolojisiyle Blog’lar (Bkz: şekil mekil yok, okumakta olduğunuzdur aslolan) can simidimizdir. Güzel bi’ Blog okumak tadından yenmez ama kıskançlıktan çıldırtır, yazmaktan soğutur insanı... Hele ki o çıldıran insan aynı zamanda bir Blogger'sa... Nitekim ‘Yaratı’ bloğunu okuduğumdan beri bu sorun benimde başımda karabulut şeklinde dolaşmakta... Yaratı ne yahu? Dediğinizi varsayıyor ve kendi iç sesime ‘siz’mişsiniz gibi cevap veriyorum. Yaratı son zamanlarda okuduğum en iyi yazıdır. İşi Hukuk’la olan ya da mahkemeleri suyolu eden davalı ya da davacıysanız, ömrü hayatınızda ismini veremeyeceğim kitaptan sonra ikinci en güzel savunma metnidir. (Bu savunmanın konusunu oluşturan yazı olan yaratı elbette resmi makamlara başvurulmayacak olduğu için değil, yaptığı davranışın vicdani savunmasını anlattığı için eser sahibinden şimdilik (!) izin alınmadığı gerekçesiyle sizlerle paylaşılamayacaktır.) - Aslında yazı o kadar güzel ki sırf hasedimden kimseyle paylaşmak istemiyorum. Hihaha! Yaşasın kötülük!- Bu savunmayı yazılı okuyan ya da sözlü dinleyen hâkimin, ‘kırk yıllık hâkimim böyle dava görmedim’ sözünün hakkını vereceğinden hiç şüphem yok azizim. (Nitekim Roark’da böyle kazanmamış mıydı davasını? Eserleri eleştirmeyi bilmeyenler ve eleştirmenin b.k atmak olduğunu zannedenler bu savunmayı gördükten sonra hayran olmamış mıydı ona? Önyargılarından bu sayede kurtulmamış, ağızları bir karış açık kalmamış mıydı leş kargaları gibi bekleşenlerin? Ha, değişmemiş olsalardı O’nun için fark eder miydi? Etmezdi, etmedi, umurumda bile olmadı. Yazı aramızda iyi ki de olmamış. Yoksa bu kadar etkilenmez, bu kadar keyiflenmezdik doğrusu.) Ne zaman bloğuma bir şeyler karalamaya kalksam aklımda hep yaratı... Ve her biten kitabın arkasından o malum kitap ismi. Her defasında ............ .............. gibi değildi, diyiveriyorum. Etkisi ne zaman geçer ve benim bu kıyaslamalarım ne zaman son bulur bilemiyorum ama sanırım ben hastayım. Ve tedavimin susarak, susarak ve bunu yaşayarak sonlanacağını ümit ediyorum.

Bu kadar lâkırdı bir savunma için mi? –derseniz/dediniz/diyebilirsiniz ve elbette siz bilirsiniz - ama yazıyı görmediniz ve kitabı hiç okuyamayacaksınız. Ta ki, önyargılı olduğunuzu gördüğüm (bunu yazdığım gibi düşünmeniz başlı başına haklı da olsa bir önyargıdır) ve söz verdiğim gibi önereceğim kişinin bunun değerini bileceği kanaati oluşuncaya dek... O zamana kadar hoşça ve merakla kalınız.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

YaşaR

Moderatör
Yönetici
Gold Üye
Katılım
30 Nis 2010
Mesajlar
2,044
Tepkime puanı
255
Puanları
83
Konum
İstanbul
Adı
YaşaR
Kan Grubu
B Rh Pozitif
Hayda... Böyle yapılmaz ki ama. Ya hiç bahsetmeyecektin yada adresi verecektin. Merak ettim şimdi.
 

Asi ve mavi

Daimi Üye
Katılım
30 Nis 2010
Mesajlar
1,539
Tepkime puanı
33
Puanları
48
Konum
İstanbul
Adı
Didem
Yaşar abi kitap 1000 sayfa ve boyutu normal kitaplara göre daha ufak. İlk başta görünce gözün ciddi ciddi korkuyor, sonra haydeee deyip başlıyorsun okumaya. Blog hemen hemen bir sayfa standardında... O koca 1000 sayfalık kitabın can alıcı noktasını yakalamış, yalayıp yutmuş, hoop anafikri özetleyip paketlemiş, tabii başka bir konuyla... Ve bittiğinde o his (yazımın teması) ile yüzleşiyorsun. Önce kalakalıyorsun, sonra ben niye yazmadım, niye o niye o diyorsun. Ama tabii nafile, iş işten geçmiş, yazıyı yazan 1-0 öne geçmiş oluyor. Okuyana (ki ben o kitabı ve blogu okuyabilen şanslı insanlardanım) güzel bir anı, hoş bir seda bırakıyor. Ha o yazının etkisiyle bir daha yazı yazamıyorsun o ayrı tabii ama yine de herşeye değer yahu. :)
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

oktay16

Daimi Üye
Gold Üye
Katılım
31 Ağu 2010
Mesajlar
4,585
Tepkime puanı
926
Puanları
113
Yaş
44
Konum
BURSA
Adı
Oktay GEZEK
Kitaplarla hiç alakam olmamasına rağmen Şu yaratı başlıklı yazıyı bende merak ettim doğrusu. Bu arada çok akıcı bir uslup ile anlatmışsın Didem, Belli ki tam bir kitap kurdusun....
 

löngöz

Daimi Üye
Katılım
5 May 2010
Mesajlar
1,820
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
68
Konum
İZMİR,AKYAKA
Adı
BÜLENT GÜNER
Kan Grubu
O Rh Pozitif
bende çok merak ettim,,severim böyle konuları...
hiç olmazsa özelden (yaratıyı)öğrenme şansım varmı?
 

Asi ve mavi

Daimi Üye
Katılım
30 Nis 2010
Mesajlar
1,539
Tepkime puanı
33
Puanları
48
Konum
İstanbul
Adı
Didem

Oral Atak

Üye
Katılım
30 Nis 2010
Mesajlar
96
Tepkime puanı
0
Puanları
6
Konum
İstanbul
Adı
Oral Atak
Bir kitap okunsun, bin çiçek açsın...

Bu şimdiki yazdıklarımla birlikte bu konu başlığı altında yazdıklarımdan bir tek şu iki sözcükle ifade edilen geride kalsın:

Güzel İnsan...
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Asi ve mavi

Daimi Üye
Katılım
30 Nis 2010
Mesajlar
1,539
Tepkime puanı
33
Puanları
48
Konum
İstanbul
Adı
Didem
Güzel İnsan Didem,

- İçinden geldiğince yazmışsan eğer, ve öncesinde okumuşsan elbette, inci tanesi sende demektir.

- Patrick Suskind'in Koku'su hücum etti zihnime...

- Zaten dikkatlisin. Biliyorum. Az daha dikkatli olmanı önerebilir miyim?
- Önerebilirsin.

...
Şimdi mesajınızı okuyunca farkettim. Bu yazının ismi 'içimden geldiğince' değil, 'yaratının etkisiyle' (Belirtmeyi unutmuşum, birazdan düzeltiyorum) 'İçimizden geldiğince' sayfanın ismi. Yazıyı yayınlamak üzere forumda buna en uygun sayfa bulamayınca bu tarz düz yazı formatları için böyle bir sayfa açtım.

Ayrıca yazının konusunun 'Koku' ile en ufak bir ilgisi yok. Kitabı okumadım ama filmini izlemiştim. Güzel bir filmdi. Güzel ve aynı zamanda değişik.

Teşekkür ederim.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Asi ve mavi

Daimi Üye
Katılım
30 Nis 2010
Mesajlar
1,539
Tepkime puanı
33
Puanları
48
Konum
İstanbul
Adı
Didem
Merhabalar, yine ben. :) Bu sefer arayı bir hayli açtım. Korkum şu ki, bir gün geldiğimde foruma girişim engellenecek... Bu Hamdi ağabey varyaaa, her şey beklenir. :) (Bilmiyorsunuz ki ben neler çekiyorum kendisinden / Bu beyanımdan ötürü pinokyo oldum mu acaba? Bence kesin :))

Efendim, biriken esprimizi yapıp gülüp eğlendiysek şayet konumuza geçiyor ve hepinizi ciddiyete davet ediyorum. Öhööm...

Gerek bu konu altında gerekse ve özellikle pm ile Yaratı'yı merak edip okumak isteyenlerin talebini şimdi, yazı sahibi dalgın arkadaşımızın yine benim sayemde yeni haberdar olması sebebiyle ve memnuniyetle verdiği izniyle paylaşıyorum. Keyifle...

Not: (Arkadaşımın hitap ettiği 'sevgili arkadaşı' ben değilim. Dolayısıyla kendisinin not'una aldanıp benim doğum tarihimle forum şifremi kırma girişimlerinde bulunmayınız) :)

--------------

Yaratı
Sevgili Arkadaşım,

Sana bu mektubu, ışığını benim ayarladığım, dekorunu benim düzenlediğim, senin pozunu benim düzelttiğim, kadrajını benim seçtiğim, makinamın deklanşörüne iyi bir zamanlama, pozlama süresi ve diyafram açıklığı ayarıyla bastığım, daha sonra bilgisayar ortamında benim seçtiğim bir filtre ile sunduğum ve altında M.N.Y. yazan bir eserimden, yani geçen gün sana gönderdiğim ve senin sanal ortamda kullandığın fotoğraftan bahsetmek için yazıyorum.
Bugün bilgisayarının başına oturduğunda bir gariplik olduğunu hissetmiş olacaksın ki, sanıyorum sabahtan beri telefonumu bu yüzden çaldırıyorsun.
Evet, bilgisayarına ben girdim. Sanal hesabın olan sitelerdeki hesaplarına da ben girdim. Panik yapmana gerek yok. Sana ait hiçbir özel bilgiyi okumadım, görmedim. Beni tanıyorsun, kimsenin özeli benim ilgimi çekmez. Tek yaptığım bahsettiğim fotoğrafı yok etmek oldu.
Fotoğrafı neden yok ettiğime gelince... Biçimini, rengini, tüm teknik detaylarıyla estetik görüşünü kendinin yaratmadığı ve yaratamayacağı bir fotoğrafı düzeltme/değiştirme hakkını kendinde gördüğün için o fotoğraf artık bozulmuştu. O fotoğrafta değişiklik yapabileceğin düşüncesi, içinde 'sen' olması ve benim bu değişikliğe karşı gelme hakkım olmadığı inancından kaynaklanmaktaydı.
O fotoğrafı çekmeyi kabul edişim, onu kendi tasarladığım gibi görmek amacına yönelikti. Çalışmamın fiyatı buydu, ödenmedi...
Bir insanın yaptığı işi korumaya çalışması bugün muğlak, soyut, önemsiz bir iş olarak tanımlanıyor. Neden bozulmuştu o fotoğraf? Hiçbir nedeni yok.. Bir elden düşmecinin, başkasının yaratısı üzerinde oynama hakkını kendinde görmesinden dolayı olabilir ancak...
Evet, o fotoğraf karşılığında bana para ödendi ama bu önemsiz. Yukarıda bahsettiğim 'fiyat' bu değildi...
Sen mümkün olduğu kadar ucuza çıkarılmış ama iyi çekilmiş bir fotoğraf istiyordun; bu şartlarda istediğini yapabilecek kimseyi bulamamıştın. Ben yapabilirdim ve yaptım. Bu çalışmayı sana yolladım, sen bunu değiştirdin ve benim bu değişikliği kabul etmemi, "işime ihaneti" hediye vermemi bekledin. Ben bu tür hediyeler vermem.
Ajanslarda da kullanacak olduğun bu fotoğrafa ihtiyacın olduğunu biliyordum, ama ben olmasam o fotoğrafa zaten kavuşamayacağını unutuyorsun. Farklı bir fotoğrafçının farklı yaratısı olabilirdi, ancak o yok ettiğim fotoğraf olmazdı onlar. Yaptığım iş karşılığında bana para vermiş olman, o işi istediğin gibi değiştirebileceğin anlamına gelmiyor. Fotoğrafı ben çekiyorsam, ben yaratıyorumdur; sen değiştiremezsin.
Yanlış anlama, derdim seninle değil, kendim ve eserimle...

Sevgiyle kal,
M.N.Y.


Not: Şifrelerinde artık doğum tarihini kullanma ;)