Asi ve mavi
Daimi Üye
Yaratının etkisiyle...
Yazı sanatına âşık olmak ne menem bir şeydir? Lâf ola beri gele demiyorum a dostlar, bildiğiniz ciddi ciddi yazmaya, yazılana âşık olmaktır kastım.
Sosyal medyanın bize kazandırdığı ve bizimde içimizde varsa bunu tercih haline dönüştürdüğümüzde hemen hemen hepimiz bilgisayardan ve aslına bakarsanız artık taşınabilir olmasının verdiği kolaylıklarla Ipad’lerden, telefonlardan ve bilumum teknolojik cihazlardan internetin erişilebildiği her noktada içimizi döküyoruz... Bir solukta Facebook’ta 420, Twitter’da 140 karakteri aşmamız işten bile değilken, elbette yetmiyor. (Memleket meselelerine girecek değilim ama bu ülkede yaşayıp da, bir şeylerin içimizde birikmemesi mümkün mü?) Ve hâl böyle olunca eskinin günlükleri, bugünün teknolojisiyle Blog’lar (Bkz: şekil mekil yok, okumakta olduğunuzdur aslolan) can simidimizdir. Güzel bi’ Blog okumak tadından yenmez ama kıskançlıktan çıldırtır, yazmaktan soğutur insanı... Hele ki o çıldıran insan aynı zamanda bir Blogger'sa... Nitekim ‘Yaratı’ bloğunu okuduğumdan beri bu sorun benimde başımda karabulut şeklinde dolaşmakta... Yaratı ne yahu? Dediğinizi varsayıyor ve kendi iç sesime ‘siz’mişsiniz gibi cevap veriyorum. Yaratı son zamanlarda okuduğum en iyi yazıdır. İşi Hukuk’la olan ya da mahkemeleri suyolu eden davalı ya da davacıysanız, ömrü hayatınızda ismini veremeyeceğim kitaptan sonra ikinci en güzel savunma metnidir. (Bu savunmanın konusunu oluşturan yazı olan yaratı elbette resmi makamlara başvurulmayacak olduğu için değil, yaptığı davranışın vicdani savunmasını anlattığı için eser sahibinden şimdilik (!) izin alınmadığı gerekçesiyle sizlerle paylaşılamayacaktır.) - Aslında yazı o kadar güzel ki sırf hasedimden kimseyle paylaşmak istemiyorum. Hihaha! Yaşasın kötülük!- Bu savunmayı yazılı okuyan ya da sözlü dinleyen hâkimin, ‘kırk yıllık hâkimim böyle dava görmedim’ sözünün hakkını vereceğinden hiç şüphem yok azizim. (Nitekim Roark’da böyle kazanmamış mıydı davasını? Eserleri eleştirmeyi bilmeyenler ve eleştirmenin b.k atmak olduğunu zannedenler bu savunmayı gördükten sonra hayran olmamış mıydı ona? Önyargılarından bu sayede kurtulmamış, ağızları bir karış açık kalmamış mıydı leş kargaları gibi bekleşenlerin? Ha, değişmemiş olsalardı O’nun için fark eder miydi? Etmezdi, etmedi, umurumda bile olmadı. Yazı aramızda iyi ki de olmamış. Yoksa bu kadar etkilenmez, bu kadar keyiflenmezdik doğrusu.) Ne zaman bloğuma bir şeyler karalamaya kalksam aklımda hep yaratı... Ve her biten kitabın arkasından o malum kitap ismi. Her defasında ............ .............. gibi değildi, diyiveriyorum. Etkisi ne zaman geçer ve benim bu kıyaslamalarım ne zaman son bulur bilemiyorum ama sanırım ben hastayım. Ve tedavimin susarak, susarak ve bunu yaşayarak sonlanacağını ümit ediyorum.
Bu kadar lâkırdı bir savunma için mi? –derseniz/dediniz/diyebilirsiniz ve elbette siz bilirsiniz - ama yazıyı görmediniz ve kitabı hiç okuyamayacaksınız. Ta ki, önyargılı olduğunuzu gördüğüm (bunu yazdığım gibi düşünmeniz başlı başına haklı da olsa bir önyargıdır) ve söz verdiğim gibi önereceğim kişinin bunun değerini bileceği kanaati oluşuncaya dek... O zamana kadar hoşça ve merakla kalınız.
Yazı sanatına âşık olmak ne menem bir şeydir? Lâf ola beri gele demiyorum a dostlar, bildiğiniz ciddi ciddi yazmaya, yazılana âşık olmaktır kastım.
Sosyal medyanın bize kazandırdığı ve bizimde içimizde varsa bunu tercih haline dönüştürdüğümüzde hemen hemen hepimiz bilgisayardan ve aslına bakarsanız artık taşınabilir olmasının verdiği kolaylıklarla Ipad’lerden, telefonlardan ve bilumum teknolojik cihazlardan internetin erişilebildiği her noktada içimizi döküyoruz... Bir solukta Facebook’ta 420, Twitter’da 140 karakteri aşmamız işten bile değilken, elbette yetmiyor. (Memleket meselelerine girecek değilim ama bu ülkede yaşayıp da, bir şeylerin içimizde birikmemesi mümkün mü?) Ve hâl böyle olunca eskinin günlükleri, bugünün teknolojisiyle Blog’lar (Bkz: şekil mekil yok, okumakta olduğunuzdur aslolan) can simidimizdir. Güzel bi’ Blog okumak tadından yenmez ama kıskançlıktan çıldırtır, yazmaktan soğutur insanı... Hele ki o çıldıran insan aynı zamanda bir Blogger'sa... Nitekim ‘Yaratı’ bloğunu okuduğumdan beri bu sorun benimde başımda karabulut şeklinde dolaşmakta... Yaratı ne yahu? Dediğinizi varsayıyor ve kendi iç sesime ‘siz’mişsiniz gibi cevap veriyorum. Yaratı son zamanlarda okuduğum en iyi yazıdır. İşi Hukuk’la olan ya da mahkemeleri suyolu eden davalı ya da davacıysanız, ömrü hayatınızda ismini veremeyeceğim kitaptan sonra ikinci en güzel savunma metnidir. (Bu savunmanın konusunu oluşturan yazı olan yaratı elbette resmi makamlara başvurulmayacak olduğu için değil, yaptığı davranışın vicdani savunmasını anlattığı için eser sahibinden şimdilik (!) izin alınmadığı gerekçesiyle sizlerle paylaşılamayacaktır.) - Aslında yazı o kadar güzel ki sırf hasedimden kimseyle paylaşmak istemiyorum. Hihaha! Yaşasın kötülük!- Bu savunmayı yazılı okuyan ya da sözlü dinleyen hâkimin, ‘kırk yıllık hâkimim böyle dava görmedim’ sözünün hakkını vereceğinden hiç şüphem yok azizim. (Nitekim Roark’da böyle kazanmamış mıydı davasını? Eserleri eleştirmeyi bilmeyenler ve eleştirmenin b.k atmak olduğunu zannedenler bu savunmayı gördükten sonra hayran olmamış mıydı ona? Önyargılarından bu sayede kurtulmamış, ağızları bir karış açık kalmamış mıydı leş kargaları gibi bekleşenlerin? Ha, değişmemiş olsalardı O’nun için fark eder miydi? Etmezdi, etmedi, umurumda bile olmadı. Yazı aramızda iyi ki de olmamış. Yoksa bu kadar etkilenmez, bu kadar keyiflenmezdik doğrusu.) Ne zaman bloğuma bir şeyler karalamaya kalksam aklımda hep yaratı... Ve her biten kitabın arkasından o malum kitap ismi. Her defasında ............ .............. gibi değildi, diyiveriyorum. Etkisi ne zaman geçer ve benim bu kıyaslamalarım ne zaman son bulur bilemiyorum ama sanırım ben hastayım. Ve tedavimin susarak, susarak ve bunu yaşayarak sonlanacağını ümit ediyorum.
Bu kadar lâkırdı bir savunma için mi? –derseniz/dediniz/diyebilirsiniz ve elbette siz bilirsiniz - ama yazıyı görmediniz ve kitabı hiç okuyamayacaksınız. Ta ki, önyargılı olduğunuzu gördüğüm (bunu yazdığım gibi düşünmeniz başlı başına haklı da olsa bir önyargıdır) ve söz verdiğim gibi önereceğim kişinin bunun değerini bileceği kanaati oluşuncaya dek... O zamana kadar hoşça ve merakla kalınız.
Moderatör tarafında düzenlendi: