Latif Uğurluçimen
Aktif Üye
- Katılım
- 9 Haz 2011
- Mesajlar
- 359
- Tepkime puanı
- 12
- Puanları
- 18
- Adı
- Latif UĞURLUÇİMEN
Takıldık teyze oğlunun peşine, yaşça büyük ne derse onu yapıyoruz. ‘‘Yaylaya çıkalım bir hafta orada kalırız biraz dağ havası almış oluruz’’ ‘‘Tamam ağabey çıkalım’’ ‘‘kekik de toplar mıyız’’?
Ne kadar güzel oluyor taze kekik ve sarımsak, mevsimiyse yeşil sarımsak ev yapımı zeytinyağında marine edilmiş salatası. Topladık şaka değil, dağ keçisi gibi kaya tepelerinde gezdik Toroslar’ın damı denecek yerlerde ‘’sıra’’ otu topladık.
Gün geldi herkes evine, ovasına döndü. Ağustos ayının üçüncü çeyreği yeni başlıyor. Hafta sonunda çok sevdiğim değerli dostum Volkan bize eşlik edecek ve yine iki gün kalmayı planladık. Aslında bir gece iki yarımdan bir tam gün desek daha doğru olur. Son zamanlarda akşamüstü belli zaman diliminde lüfer daha iyi avlanıyor. Gece geç saate kadar avlansa her daim av verecek ama kısa bir aralıkta avlanıp kayboluyor. Bu zamanı kollayıp yakalamamız lazım. Geçen sene temmuz ayı ortasında kaybolmuşlardı bu sene Ağustos ortası oldu hala buralarda geziyorlar. Ama yakındır gitmeleri, Aralık ayına doğru kendilerini tekrar gösterirler. Onların çekilmesiyle sarıkuyruklar, akyalar, baraküdalar gelecek. Bize her gün bayram yani. Hızlı ve seri bir şekilde hazırlanıp neşeli sohbetimiz eşliğinde yol almaya başladık. Her zaman olduğu gibi ben dümendeyim, bazen dümende olmak dezavantaj oluyor.
Her zaman ki mini koyları ve set gibi sahilde uzanan kaya duvarlarını yoklamak niyetindeyiz. Hiç kayasını terk etmeyen bir orfoz var yerini kimseye söylemiyorum hemen, hemen her geçişimizde selam veriyor ya yemlerden birine hamle yapıp alamıyor ya da aldığını kopartıyor. Bir defasında kardeşimin su üstü sahtesine atladı cüssesini de gördük. Orfoza merhaba demek için atılan bir sahtenin daha suya düşerken etrafındaki kabarmanın kendisinden gelmediğini ilk kamış darbesinde suyun altına doğru bir lüfer tarafından kapılıp çekilişini seyrettik. Dümende olmanın dezavantajı; ilk atışı yapamıyorsun ve ilk sette kepçecilik görevi. Seri ve peş peşe atışlar yapmaya başladık. Üç lüfer yakalamıştık ama geriden gelen ben ikisini yakalamayı bilmiştim. Kopan yemler ve kaçırılan balıklar tatlı birer anı bıraktı dimağımızda. Bu akşamlık avu sonlandırdık sabah bakacağız gün ola hayrola.
Sabah hiçbir yere uğramadan aynı yere gittim akıntı yönü ve rüzgâra göre biraz farklı bir açıda botu sabit tutmaya çalışarak atış yapmalarını istedim. Dümende olmanın avantajı; diğerleri balığı çıkarırsa hazıra konmak, ilk atışlarda yorulmadan etrafı izlemek, sıcak çay içmek. Yorulmuşlar ama hiç takip alamamışlardı. Konumu değiştirdim kardeşim isteksizdi dümene geçmesi istedim. Rotayı tarif ettim seyir halinde kıyı şeridine atışlar yaparak ilerlemeye başladık İlk balığı çok geçmeden oltama bindirmiştim yer değiştirmek işe yaramıştı. Volkan ve kardeşim toparlanıncaya kadar ikinci balık da oltamdaydı fakat botun çok yakınında kaçırmıştım. Bir balık daha yakalanması neredeyse yarım saat sonra gerçekleşmiş ve bir daha da hareket olmamıştı. Sakin ve ıssız bir yerde kıyıya çıkıp kıyı sürütmesi yapmaya karar verdik biraz oyalandıktan sonra dönüş yolunda sohbetimize kaldığımız yerden devam ediyorduk.
Ne kadar güzel oluyor taze kekik ve sarımsak, mevsimiyse yeşil sarımsak ev yapımı zeytinyağında marine edilmiş salatası. Topladık şaka değil, dağ keçisi gibi kaya tepelerinde gezdik Toroslar’ın damı denecek yerlerde ‘’sıra’’ otu topladık.
Gün geldi herkes evine, ovasına döndü. Ağustos ayının üçüncü çeyreği yeni başlıyor. Hafta sonunda çok sevdiğim değerli dostum Volkan bize eşlik edecek ve yine iki gün kalmayı planladık. Aslında bir gece iki yarımdan bir tam gün desek daha doğru olur. Son zamanlarda akşamüstü belli zaman diliminde lüfer daha iyi avlanıyor. Gece geç saate kadar avlansa her daim av verecek ama kısa bir aralıkta avlanıp kayboluyor. Bu zamanı kollayıp yakalamamız lazım. Geçen sene temmuz ayı ortasında kaybolmuşlardı bu sene Ağustos ortası oldu hala buralarda geziyorlar. Ama yakındır gitmeleri, Aralık ayına doğru kendilerini tekrar gösterirler. Onların çekilmesiyle sarıkuyruklar, akyalar, baraküdalar gelecek. Bize her gün bayram yani. Hızlı ve seri bir şekilde hazırlanıp neşeli sohbetimiz eşliğinde yol almaya başladık. Her zaman olduğu gibi ben dümendeyim, bazen dümende olmak dezavantaj oluyor.
Her zaman ki mini koyları ve set gibi sahilde uzanan kaya duvarlarını yoklamak niyetindeyiz. Hiç kayasını terk etmeyen bir orfoz var yerini kimseye söylemiyorum hemen, hemen her geçişimizde selam veriyor ya yemlerden birine hamle yapıp alamıyor ya da aldığını kopartıyor. Bir defasında kardeşimin su üstü sahtesine atladı cüssesini de gördük. Orfoza merhaba demek için atılan bir sahtenin daha suya düşerken etrafındaki kabarmanın kendisinden gelmediğini ilk kamış darbesinde suyun altına doğru bir lüfer tarafından kapılıp çekilişini seyrettik. Dümende olmanın dezavantajı; ilk atışı yapamıyorsun ve ilk sette kepçecilik görevi. Seri ve peş peşe atışlar yapmaya başladık. Üç lüfer yakalamıştık ama geriden gelen ben ikisini yakalamayı bilmiştim. Kopan yemler ve kaçırılan balıklar tatlı birer anı bıraktı dimağımızda. Bu akşamlık avu sonlandırdık sabah bakacağız gün ola hayrola.
Sabah hiçbir yere uğramadan aynı yere gittim akıntı yönü ve rüzgâra göre biraz farklı bir açıda botu sabit tutmaya çalışarak atış yapmalarını istedim. Dümende olmanın avantajı; diğerleri balığı çıkarırsa hazıra konmak, ilk atışlarda yorulmadan etrafı izlemek, sıcak çay içmek. Yorulmuşlar ama hiç takip alamamışlardı. Konumu değiştirdim kardeşim isteksizdi dümene geçmesi istedim. Rotayı tarif ettim seyir halinde kıyı şeridine atışlar yaparak ilerlemeye başladık İlk balığı çok geçmeden oltama bindirmiştim yer değiştirmek işe yaramıştı. Volkan ve kardeşim toparlanıncaya kadar ikinci balık da oltamdaydı fakat botun çok yakınında kaçırmıştım. Bir balık daha yakalanması neredeyse yarım saat sonra gerçekleşmiş ve bir daha da hareket olmamıştı. Sakin ve ıssız bir yerde kıyıya çıkıp kıyı sürütmesi yapmaya karar verdik biraz oyalandıktan sonra dönüş yolunda sohbetimize kaldığımız yerden devam ediyorduk.
